ÇAKIR: "ÜLKEMİZİ HEP BİRLİKTE YÖNETMEK İÇİN EVET' DİYELİM'
AK Parti Karadeniz Ereğli İlçe Başkanı Mehmet Fatih Çakır, 16 Nisan'da yapılacak halk oylaması öncesinde çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürüyor.
26 Mart 2017 15:59:21
AK
Parti Karadeniz Ereğli İlçe Başkanı Mehmet Fatih Çakır, 16 Nisan'da yapılacak
halk oylaması öncesinde çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürüyor.
Çakır,
partisinin Seçim Koordinasyon Merkezi tarafından hazırlanan program dahilinde;
Ormanlı Belediye Başkanı Bayram Başol, İl Genel Meclis Üyeleri ve Gençlik
Kolları yöneticileriyle birlikte dün akşam Çiğdemli, Ortacı ve Sarıkaya
köylerini ziyaret ederek vatandaşlara Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine
yönelik açıklamalarda bulundu.
Gittiği
köylerde, köy muhtarları ve kalabalık vatandaş toplulukları tarafından
karşılanan Çakır, referandumdan güçlü bir Evet' çıkması için destek istiyor.
Köylerde
yaptığı konuşmalarda, 16 Nisan'da yapılacak olan halk oylamasının Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan ile alakalı olmadığını ifade eden Çakır, "2019'dan itibaren
kim gelecekse gelsin, ister sağcı, ister solcu, ister Ahmet, ister Mehmet, tek
başına iş başına gelsin. Daha hızlı karar alabilelim, hizmetler de daha hızlı
gelsin." dedi.
"YÖNETİM
SİSTEMİNİ HALK ŞEKİLLENDİRECEK"
Çakır,
köylerde yaptığı konuşmalarda özetle şunları söyledi:
"16
Nisan'da yapılacak olan halk oylaması; bir Milletvekilliği, Belediye Başkanlığı
veya Muhtarlık seçimi değil. Bu halk oylaması, gelecek 50 yılımızın, 100
yılımızın yönetim sisteminin halka sorulmasıdır. Halkımızın vereceği karar çerçevesinde
ülkemizin yönetim sistemi şekillenecektir. Geleceğimizin belirleneceği bu halk
oylamasına gitmeden önce, geçmişimizi hep beraber bir hatırlamamız lazım.
Bizler 1923 yılında Birinci Dünya Savaşı'ndan çıkmış, ardından yedi düvele
karşı Kurtuluş Savaşı mücadelesi vermiş, erkek nüfusunun çoğunu cephelerde
şehit vermiş, geriye kalan yaşlılarımız, bacılarımız, gazilerimiz ve küçük
çocuklarımızla birlikte 1923'te hep birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni
kurduk. 1945'lere gelinceye kadar tek parti iktidarı vardı. Yani siz oy
verseniz de vermeseniz de tek bir parti olduğu için o parti seçiliyordu. 1945
yılında, aynı bugünkü gibi bir yönetim sistem değişikliğine gidildi ve çok
partili döneme geçildi. 1950 yılında, halkın oylarıyla Adnan Menderes Başbakan
oldu. 1960'da, halkın seçtiği bir Başbakanı halka sormadan, kendilerini halkın,
milletin ve devletin sahibi gibi görenler darbe yapmak suretiyle hem Başbakanı
idam ettiler hem de yönetime el koydular. Ardından bir Askeri Muhtıra daha
yedik, yine bir karışık ve kaos ortamı yaratıldı. 1980'e doğru giderken,
sağcı-solcu diye kardeşi kardeşe, köylüyü köylüye düşürüp çok sayıda şehit
vermemize neden oldular. Giden canlar, hep bizim canlarımız oldu. 1982'de halka
zorunlu bir Anayasa oylattılar. Dediler ki darbeciler yargılanamaz'. İhtilal
ortamında halka bunu zorla kabul ettirdiler. Ardından 28 Şubat 1997'de
post-modern bir darbe yaşadık. 22 tane banka hortumlandı, 200 milyarın üzerinde
paramız gitti. Ardından bir Bülent Ecevit-Ahmet Necdet Sezer olayı yaşadık.
Sezer, Al bu kitabı oku' diyerek Anayasa kitabını Başbakana atınca, Başbakan
da çıktı bunu halkla paylaştı. Dedi ki Bana hak etmediğim çok kötü muamele
yapıldı.' Bunu der demez borsa çakıldı, dolar ve mark iki katına çıktı. Ne
Sezer'in maaşı azaldı, ne de Ecevit'in, olan yine bizim milletimize ve hazineye
oldu. 300 milyar dolar paramız gitti. Şu an toplam 400 milyar dolar dış
borcumuz var. Sadece bu ikisinin birden çarptığı para 500 milyar dolar.
Hesabını siz yapın.
ŞU
AN DÜNYA İLE YARIŞACAKTIK
AK
Parti iktidara geldi, biz dedik ki SSK ve Devlet Hastaneleri ayrı olmayacak,
herkes eşit sağlık hizmeti alacak'. Sağlık sistemi çöker diye ayağa kalktılar.
Bir şey oldu mu? Olmadı. Sağlık sisteminde şu an herkes eşit hizmet alıyor.
Milletimiz ilaçlarını eczanelerden istedikleri zaman alsın dedik. Dediler ki
Devlet bu paraları ödeyemez.' Hamdolsun ödedik. Özellikle Kılıçdaroğlu'nun SSK
Genel Müdürü olduğu dönemde alınan ilaç fiyatlarından halen daha altında
alıyoruz. Devletin nasıl soyulduğunu, bu milletin, garip gurabanın nasıl
yoklukla mücadele etmek zorunda kaldığı işte böyle soygunlarla ortaya çıkıyor.
Ülkemizdeki havaalanlarını sadece zenginler kullanırdı. Biri ben uçakla
geldim' dese, demek ki bu kişi zengin derdik. Şimdi, emeklisi, memuru, askeri,
öğrencisi, kısacası herkes uçağa binebiliyor. Yetmedi, duble yollar yaptık.
Duble yolların bir tarafı konfor iken, diğer tarafı da trafik kazalarındaki
azalmadır. Engellilerimiz vardı, evlerinin bir köşesine çekilmiş. Biz bu
insanları, ekonomik destek vermek suretiyle topluma kazandırdık.
Engellilerimize bakanlara bakıcı maaşı desteği veriyoruz. Aynı imkânlardan
yaşlılarımızı ve onlara bakanları da faydalandırdık. Gelinlerle kaynanaların
arası düzeldi. AK Parti iktidarı olarak 15 senede bunları yaptık. Eğer 30 senedir
Türkiye'de ama sağcı, ama solcu tek başına iktidar olsaydı biz şuan dünya ile
yarışacaktık. Şimdi Avrupa ile yarışıyoruz. 15 senedir güçlü bir lider, Recep
Tayyip Erdoğan var diye istikrar sağlıyoruz. Cenab-ı Hakk her zaman bir Recep
Tayyip Erdoğan yollamayabilir. Tekrar koalisyonlara geri mi döneceğiz? Bir
köyümüzde yetkileri birbiriyle aynı olan iki muhtar olsa, biri aşağı mahalleye
parke yapalım' dese biri yukarı mahalleye kanalizasyon yapalım' diyecek; biri
asfalt yapalım' dese öteki başka bir şey diyecek. Bugün kavga etmezlerse üç ay
sonra mutlaka kavga ederler. İkisi aynı kâğıda imza atmaz, köylü de hizmet
alamaz.
KAVGA
YOKKEN ÇÖZMEMİZ LAZIM
Bugün
güçlü bir lider Recep Tayyip Erdoğan varama teşhisi bugünden koymamız lazım.
Hani diyorlar ya Tayyip Bey ne istiyor da yapamıyor da bu yasayı çıkarıyor?'
Önemli olan bugün bunu çıkarmak. Yarın başka biri gelip kavga başladığında
müdahale edemeyiz. Çünkü kavga başlayınca herkes silahlarını çekiyor, kavga
yokken bunu çözmemiz lazım.
Sayın
Demirel 213 Milletvekili ile Cumhurbaşkanı oldu, Özal 230 ile oldu, sıra
Abdullah Gül'e gelince dediler ki 367 Milletvekilinin Meclise girmesi lazım'.
Dedik ki Demirel 213, Özal 230 ile seçildi. Yok kardeşim, biz ne diyorsak o'
dediler. Siz kimsiniz dedik, Biz Anayasa Mahkemesiyiz' dediler. Halktan gücü
alan biziz, halka hizmet eden, halka hesap veren biziz, siz gücünüzü nereden
alıyorsunuz dedik. Biz vesayet kurumuyuz, 367 Milletvekili Meclise girmezse
Cumhurbaşkanı seçemezsiniz dediler. Biz de halkımıza gittik, halkımız güçlü bir
oy verdi ve MHP'de Meclise girince Cumhurbaşkanını seçtik. Sonra halk
oylamasına gittik. Dedik ki ey halkımız, bundan sonra Cumhurbaşkanını siz
seçmek ister misiniz? Halkımız da dedi ki siz zaten seçemiyorsunuz, mecliste
sürekli kavga çıkıyor, biz seçeceğiz dediler. Başbakanı millet seçiyor,
Cumhurbaşkanını da millet seçince ikisi iki kutuplu bir etken olmaya başladı.
Bunu bugünden çözmemiz lazım. Tayyip Bey varken çözelim. Nasıl köyde iki
muhtar, şehirde iki Belediye Başkanı olmazsa devlette de olmaz. İki tane baş
olursa, ikisini de halk seçerse bunlar mutlaka birbirine girer. Yüzde 50+1 ile
koalisyonlara gerek kalmadan, bir muhtar gibi, bir belediye başkanı gibi tek
başına 5 yıllığına göreve gelsin. Onu göreve halk getireceği için, halkı için
çalışır ve sadece halka hesap verir.
DEVLET,
MİLLET İÇİN VARDIR
Güçlü
Türkiye'nin devam etmesi lazım, geriye dönemeyiz. Artık Türkiye'de hiçbir şey
eskisi gibi olmayacak. Bu bir parti seçimi değil, yönetim sisteminin halk
tarafından belirlenmesinin oylanmasıdır. Yani bundan sonra devleti halkımız
yönetmek istiyor mu, istemiyor mu? Bunun oylanmasıdır.
Ben
muhalefet partilerini anlamakta zorluk çekiyorum. Kardeşim siz niye hayır
diyorsunuz? Siz de evet deyin, 2019'a kadar çalışın, milleti memnun edin, alın
yüzde 50+1'i geçin milleti yönetin. Ama siz diyorsunuz ki Bu millet bize yüzde
50+1 vermez'. Niye vermez? Millete tepeden bakarsanız olmaz bu iş. O zaman
kendinizi bir değiştirin, çekidüzen verin. Bunlar bugüne kadar millete tepeden
bakmışlar. Ama Tayyip Bey ne diyor? Geldiğimiz günden beri siyasette milletten
başka güç tanımadık, tanımayacağız diyor. Biz de aynı şekilde. Bu güne kadar
yapılanları biliyorsunuz. Darbeler, muhtıralar, 367 krizi, aklınıza gelmedik
oyunlar yaptılar. Hepsinde halka gittik, dedik ki biz halkın adamıyız. Devlet,
millet için vardır. Biz şuan Cumhurbaşkanlığı makamına ilave bir yetki
vermiyoruz, darbecilerin kendilerini korumak için çıkardıkları yasaları
buduyoruz. Şu anki Cumhurbaşkanı vatan hainliği dışında yargılanamıyor, çünkü 1982'dekiler
bir gün yargılanabiliriz diye bu koruma kanunlarını koydular. Artık bu
kanunları değiştiriyoruz, Milletvekili sayısı 600'e çıkıyor. Türkiye büyüyor,
eskiden 70 milyon Türkiye diyorduk şimdi 80 milyon Türkiye diyoruz, nüfusumuz
artmaya devam ediyor.
BU
HALK OYLAMASI BİR MESAJDIR
Bizim
bundan sonra geriye dönme lüksümüz yok. Bundan dolayı halk kimi seçerse, Tayyip
Erdoğan'a devam diyebilir, Bahçeli veya Kılıçdaroğlu'nu başa getirebilir, Ahmet
gelsin der, Mehmet gelsin der, bu konu 2019'un konusu. Bu halk oylaması,
Avrupa'ya, Almanya'ya, Hollanda'ya ve ülkemizdeki vesayet kurumlarına bir
mesajdır. Halk kendi yetkisini kullanmaya sahip çıkmalıdır, sahip çıkmazsak bir
daha hiçbir lider bize bu yetkiyi vermez. Bu yetki Ülkeyi ben yönetmek
istiyorum' demektir. Ülkemizi hep birlikte yönetmek için, 16 Nisan'da yapılacak
halk oylamasından güçlü bir Evet' çıkması lazım."
Çakır
ve beraberindekilere, Çiğdemli, Ortacı ve Sarıkaya köylerine yapılan
ziyaretlerde, çok sayıda köy muhtarı da eşlik etti.
Haber :
ETİKETLER : Yazdır
Çok Okunanlar
» Henüz BUGÜN Haber Görünmüyor